18 Eylül 2013 Çarşamba


"Rahman ve Rahim
(olan) Allah'ın adıyla."


"Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?"

"Ve yükünü kaldırıp atmadık mı?"

"Öylesine yük ki çökertmişti belini."

"Senin şânını yüceltmedik mi?"

"Muhakkak ki her güçlükle berâber bir kolaylık vardır."

"Evet, şüphesiz her zorlukla beraber kolaylık vardır!."

"O halde boş kaldın mı, yine kalk, yorul."

"Ve ancak Rabbinden iste,
ona doğrul." (İnşirah Suresi)





Herkes bir ömür cennetin anahtarını aradı..
Bir hazine ya da bir kimya, bir iksir.
Mutluluğun sırrını
yanlış şeyde arıyorlar.
Orada olmadığı malumdur.
Bu hazineyi hayal edenler,
bu hayal ile hazineyi kaçırıyorlar.
Tüm bu mantık tek kelimeyle özetlenebilir:
ister buna "anahtar" deyin, ister "remz" (şifre)..
Ama hiç de öyle karmaşık değildir bu.
Yüce Allah (c.c); bu 'remz'i,
Hz. Musa'ya (a.s) bir kelimede söyledi:
Buyurdu: "Benim için sev.. Benim için buğz et."
İşte bundan ötürü, tüm
amellerin kabulünün remz'i "Velayet"tir.
Allah için sevmek..
Allah kimleri seviyorsa,
sen de onları seversin.
Allah'tan ötürü sevmek,
Allah için sevmek.
Kaş ve göz; dış görünüş için değil..
Hatta kendi gönlünüz için değil. Sadece Allah için!
Eğer sevginin mîzânı (kriteri) Allah olursa,
kimse sizi takdir etmese de, yine seversiniz.
Vefasızlık görseniz de,
doğru olanı yapmaya devam edersiniz.
Bu menzile varamayıp, yarı yolda kalanlar,
Allah için çalışmıyorlar.
Bu yolda Allah için ne kadar zorluk çekerseniz,
daha çok Allah'a yakınlaşırsınız.
"O'nun aşkının kimyasından,
bu kara yüzüm altın oluverdi."
"Evet; senin lütfunun mutluluğuyla,
toprak altın olur." (Hafız Şirazî)
İnsanların arayıp durduğu bu kimya, aşktır.
Gerisi çer-çöptür. Şimdi, azizlerim,
neden bu sözü söylediler anlayacağız:
"Eğer, okuduklarınız bizimkiyle aynıysa,
yırtıp atın kitaplarınızı..!"
Çünkü, aşk ilmi, hiçbir kitapta yazmaz!



via Tala va Mas