24 Ağustos 2009 Pazartesi

gökyünden çaresizliğimi yağmur vur yüzüme hadiiiii VUR YÜZÜMEEEEE

23 Ağustos 2009 Pazar

CEM ADRİAN o'nun bir düşü var ki...

bu şehirde bir kadın var adı bana özel bana özel bana özel
elleri var küçücük, yüzüyse çiçeklerinden güzel çiçeklerinden güzel
kimse bilmez benden başka bir kalbi var kocaman ama bana özel bana özel
bazen kızar dünyaya ama sadece kendini üzer kendini üzer
göremezler görmezler izin vermese asla üzemezler üzemezler
çözemezler çözemezler onun bir düşü var ki asla asla bilemezler bilemezler
kalbindeki elmasa erişemezler çözemezler çözemezler onun bir düşü var ki asla
bazen bakar gökyüzüne o bulutları izler bulutları izler
kuş olup uçmak kanat çırpmak o bulutları geçmek ister
yemyeşil çimenlerde çırılçıplak koşmak ister koşmak ister
bu kahrolası gri şehrin tüm yollarını rengarenk boyamak ister o o o o
şimdi o kanatlarını rüzgara açmış dur diyemezler diyemezler
yıldızların arasında o kadar parlak ki onu seçemezler seçemezler
başka sular arıyor o başka rüzgarlar
başka yollara yürüyor başka sularda o
başkaaaa heeeep

6 Ağustos 2009 Perşembe

gel senle die baslayan yazı benim değil neşenin. sonraki benim sonraki onun öle gidiyo...
ee? oturup ağlayalım mı o zaman?eh be mczb, bi dünya mantıklı şey sıraladım, birinden birini kabullenmek lazım işte. yoksa beri gel depresyon kardeş.
geçmişte yaşadığımız güzel anlar yanımıza kâr tamam bunları hatırlamakta iyi... işin kötü tarafı bunları hatırladıktan sonra kurduğumuz keşke ile başlayan cümlelerin asla gerçekleşemeyecek olması. yani hatırladığımdaki keyfimi o ana tekrar dönememdeki üzüntüm götürüyor ve bana malesef birşey kalmıyor
onunla oynarken aldığım keyifle büyüdüm. şimdi keşke hâlâ o keyfi alıyor olsaydım diyebilirim ama o zamanki mutluluğumu yok sayamam ki.
son cümle doğru değil bence Hâlâ, onunla oynarken aldığın keyif sende, yanına kâr. onunla oynarken aldığım keyif bende değilki. o keyif ozamanki bende kaldı ve bunu bilmek çok üzücü çünkü o keyifi ozamana dönmeden bir daha asla alamam. bunu kabullenmekte oldukça zor
Gel karşılıklı oturalım seninle şöyle. Üç haftadır sürekli TEGV’desin, bakalım işe yaramış mı öğrendiklerin. Biraz somutlaştırma oynayacağız. Biliyorsun ki çocuklara ancak böyle anlatabilirsin anlatmak istediklerini.Canın yanıyor, biliyorum. Canını yakanın hafızandakiler olduğunu da. Keşke bu kadar kuvvetli olmasaydı… Hani bir film vardı eternal sunshine of the spotless mind. Biliyorum kuvvetli hafızana rağmen pek hatırlamazsın izlediğin filmleri ama en azından hafızalarını sildirdiklerini hatırlıyorsundur. Senin de ilacın bu ve ne yazık ki mümkün değil. O halde uyum sağlamayı öğrenmek zorundasın. Mesela 15 sene önce kırmızı oyuncak araban senin için çok kıymetliydi. Sahi nerede şimdi? Dolabın üstünde demek. Hmm, tozunu almayalı da uzun zaman oluyor öyle mi? Bu 15 sene önce senin en kıymetli varlığının o olduğu gerçeğini değiştiriyor mu? Hayır. Eveet, güzel gidiyoruz. Neden peki? Büyüyoruz, olgunlaşıyoruz, en önemlisi değişiyoruz. Ne demiş Darwin amca; ne en güçlü, ne de en akıllı, değişime en açık olanlar hayatta kalacak. Hayat devam ediyor, değil mi? O halde hayatındaki değişikliklere ayak uydurmak zorundasın. O kırmızı araba eskiden senin en kıymetli varlığın, en sevdiğin oyuncağınken şimdi baktığında iç geçirdiğin bir süs eşyası sadece. Yani tanımı değişti; oyuncak, süs eşyası oldu. Ama hâlâ o 15 sene öncenin en sevdiğin oyuncağı. Bu, gerçek ve sabit. Ama “15 sene öncenin” kısmını atlama lütfen. O yüzden geçmişi sorgulamaktan vazgeç. Yoksa o en sevdiğim değil miydi diye düşünmen de mânâsız. Hayır, yalan değildi. Sadece değiştin, pek tabii ki. Artık oyuncağa en değerli demek için biraz büyüksün. Şimdi en değerli kitabın var mesela. Ne bileyim, en sevdiğin bardağın. Hiçbiri onun yerini almadı, kaldı ki alabilirdi. Söz gelimi ondan önce başka bir en sevdiğin oyuncağın vardı. O geldi, artık o oldu en sevdiğin oyuncak.Lafı daha fazla uzatıp kafanı karıştırdığım için kabullenmeni istemiyorum söylediklerimi. Anladığın için kabullen. Sen özetleri seversin, şöyle söyleyeyim; kabullenmen gereken tek şey, bir varlığın tanımının ya da değerinin değişebileceği. Hadi yapma, korkunç bir şey değil bu. Hâlâ, onunla oynarken aldığın keyif sende, yanına kâr.