21 Aralık 2012 Cuma

asfur





(Bir kuş baktı pencereden 
"Lûlû" diye seslendi
"Beni yanında sakla, sakla beni
Ne olursun Lûlû."

"Sen neredensin?" diye sordum ona,
"Göğün sınırından" dedi
"Nereden geliyorsun?" diye sordum,
"Komşunun evinden" dedi
"Kimden korkuyorsun?" diye sordum,
"Karga kafesinden" dedi
"Tüylerin nerede?" diye sordum,
"Zaman uçurdu" dedi

Bir damla gözyaşı süzüldü yanağından,
Kanatları büküldü
"Yere sağlam basıp kendi yolumda yürüyeceğim" diyordu
Onun yaralı hali gibi 
Kalbimin yaraları da acı veriyordu bana

Zindanın demirlerini kıramadan
Kesildi sesi, kırıldı kanatları

6 Aralık 2012 Perşembe

.... noktaların gelecekte bir şekilde birleşeceğine inanmanız gerekiyor. bir şeye güvenmelisiniz. cesaretinize, kaderinize, hayata, karmaya herhangi bir şeye. çünkü noktaların ileride birleşeceğine inanmak size kalbinizin sesini dinleme rahatlığı verir. bu yaklaşım beni hiçbir zaman yolda bırakmadığı gibi hayatımı da bütünüyle değiştirdi.....



1 Aralık 2012 Cumartesi

... genel olarak solunum, yanan bir ampul ya da mumda olanlarla tümüyle benzerlik gösteren karbon ve hidrojenin yavaş yanmasından başka bir şey değildir. bu açıdan soluyan hayvanlar gerçekte yanan vücutlar ve kendini tüketen varlıklardır... denilebilir ki, yanma ve solunum arasındaki bu analoji, şairlerin ve eski zaman filozoflarının dikkatinden kaçmamış ve farklı şekillerde yorumlanmıştır. cennetten çalınan bu ateş, Prometheus'un meşalesi, sadece ustaca ve şairane bir düşünceyi simgelememekte, en azından soluyan hayvanlar için doğadaki olayları sadık bir şekilde resimlemektedir. dolayısıyla eskilerin değişlerine göre yaşamın meşalesi kendini bebeğin ilk soluk almasıyla yakar ve ölüm dışında kendini söndürmez.


Antoine Lavoisier

16 Kasım 2012 Cuma

şu hayattaki en zor şey 'ama ben seni çok özledim İstanbul'a gelsene' diyen bir çocuğa gelemem ki demek galiba...

21 Ekim 2012 Pazar

mim mesle mader

vazgeçin benden ey tanıdıklar
çünkü ben sizden vazgeçtim artık
sende artık bir yabancı ol diğer geçmişim gibi
aşkının yüreğimde ölmesini diliyorum
hatıralarımda son bulsun artık istiyorum
tüm tanıdıklar vazgeçin benden
çünkü ben sizden vazgeçtim artık
her aşk ölür söner gider
senin aşkın ölmez
inan senden sonra kalbimde kimse yerini alamaz

*                          *                          *

keşke sana sesini ne kadar çok sevdiğimi söyleyebilseydim
çocukluğumdaki ninnilerini ne kadar da çok seviyorum
sadeliğini seviyorum
yorgunluğunu seviyorum
hicabını, namazını
Allah Allah diye fısıldamanı seviyorum
keşke yüreğinin köşesinde bir ayna bir şamdan olabilsem
gözlerinin sahrasında bir damla yağmur olabilsem
keşke
bir çöl dolusu çiçekle sana ninni okuyabilsem
keşke bir gökyüzü dolusu nergis ve yasemini ellerinin bahçesine koyabilsem
uyu ki gözlerinde yıldızları sayabileyim
yanımda kal ki dünyayı ebediyete kadar seninle sevebileyim
dünya eğer iyi eğer kötü
benim için seninle görülmeye değer
ipeksi gül bahçeleri
benim için seninle koklamaya değer

30 Eylül 2012 Pazar

THREE LİTTLE KİTTENS


Three little kittens love to play, they had fun in the sun all day.
Then their mother came out and said, “Time for kittens to go to bed.”
Three little kittens started to bawl, “Mommy, we’re not tired at all!”
Their mother smiled and said with a purr, “Fine, but at least you should brush your fur.”
Three little kittens with fur all brushed, said, “We can’t sleep. We feel too rushed!”
Their mother replied with a voice like silk, “Fine, but at least you should drink your milk.”
Three little kittens with milk all gone, rubbed their eyes and started to yawn.
“We can’t sleep. We can’t even try!” Then their mother sang a lullaby.
“Good night, kittens, close your eyes. Sleep in peace until you rise.



17 Eylül 2012 Pazartesi

10 Eylül 2012 Pazartesi

Kendimi Pamuk Prensese
-Çirkin olduğumu biliyorum ama... Benimle dans eder misiniz?
diyen cüce gibi hissediyorum.

24 Ağustos 2012 Cuma


Ve umud'la*  kesişen yollarımız sonsuza dek ayrılır. bir noktadan geçen iki ışın gibi... :(

*sonu t ile biten kelimelerden hiç hoşlanmıyorum.

21 Ağustos 2012 Salı

19 Ağustos 2012 Pazar

değişim dönüşüm gregor samsa umut hoca


*başlığın yazıyla hiçbir alakası yoktur
*ikinci etiketin başlıkla alakası vardır



yok! ciddi ciddi vazgeçiyorum ben bu işten. ya bu kadar olur.
bir şeyi istersin çok istersin almak için uğraşırsın çırpınırsın yırtınırsın hayaller kurarsın başardığının günün hayalini O gün ne yapacağını sonra ulaşmaya ramak kalır ve senin karın ağrıların başlar Eeeee ne oldu bunu istiyodun hayırdır hacı?


ben istemiyorum
neden
bilmem farkettin mi ama ben çok büyüdüm
yani
isteklerim değişti desem
iyi bok yedin derim
yapacak bişi yok öyle!
bunları şu an dile getirmen ne kadar da hoş. tam 1 hafta kala
offfff napıym ya
nasıl napıym ya!!1bir!!
arkadaşım durum bu


istemiyorsun değil mi?
istemiyorum. hem biliyosun insanlar topu bana atınca benim cevabım her zaman hayırdır huy mu inatlık mı mallık mı bilmiyorum ama öyle
bence mallık. malın tekisin
ahahaha sağol ya. mal falan değilim söylediklerimde gayet doğru ama kabullenemiyosun canını acıtıyor ya da şöyle düşünüyorsun bunu kendime itiraf edersem mutsuz olurum etmeyeyim gitti yere kadar mantelite bu. haksız mıyım?
yani aslında... gibi gibi.
bak :) ciğerini bilirim senin ben :)
aman bil! mal ya. sonuç olarak ne yapacağız benim canım?
bir M.Akçelik değil kimse deyip sesimizi kesip yerimize oturucaz.
yani?
yanisi şu: plana tıkır tıkır dewam. şu telomerazla ölümsüzleştirmek ve kalite ölçmek olayı hoşuma gidiyor ordan bi ekmek çıkarsa çıkar yoksa yok. ımmm bi de yazın MAM'a gidersin kız :) Mustafa abi ayarlar.
ayarlar di mi ya :))))

aferin çocuklar aranızda anlaşıp yazının sonunu gülücüklerle bitirmeniz ne hoş. umarım dönem içerisinde zırıl zırıl ağlayıp monitöre kafanızı vurup teachpadi ıslatmazsınız gözyaşlarınızla
inşallah
inşallah
inşeALLAH



7 Ağustos 2012 Salı

Grup Gündoğarken – Ankara'dan Abim Gelmiş


içimi kemirir durur çok zaman
olur olmaz bir yerde
olur olmaz sorular
açılır zaman zaman bir kapı
olur olmaz bir yerden
olur olmaz bir yere
bir sinemanın önündeyim
siyah beyaz bir film varmış
annem babam beni çok severmiş
ankara’dan abim gelmiş
evde bir bayram havası
annem babam beni çok severmiş
dağılır duman duman bir ömür
olur olmaz karşımda
olur olmaz geceler
karışır mesafeler o anda
olur olmaz uzaklar
olur olmaz kısalır
kadıköy’den istanbul’a
ilk avare akşamlar
alnımda ergenlikler
ilk aşkı müjdelermiş
annem babam beni çok severmiş
bir sinemanın önündeyim
siyah beyaz bir film varmış
annem babam beni çok severmiş
ankara’dan abim gelmiş
evde bir bayram havası
annem babam beni çok severmiş
Of annem

29 Temmuz 2012 Pazar

burcu apla sen büyüyünce ne  olacaksın?
emir ben fazlasıyla büyüğüm zaten
ne oldun o zaman?
olamadım henüz ama olmak için uğraşıyorum işte.
ne için uğraşıyorsun.
hani sen şimdi ilkokula gidiyorsun ya
evet
sonra liseye gideceksin
hı hı
sonra da üniversiteye
evet biliyorum
hıh! ben üniversitede hoca olmak için uğraşıyorum
o zaman ben üniversiteye gidince sen benim öğretmenim olabilirsin
moleküler biyolojiyi seçersen evet
tamam. çok konuştuk bu gece hadi uyuyalım
uyuyalım minikkuş



7 yaşındaki bilgisayar bağımlısı minik kuzenimle aramızda geçen bi diyolog. önceden ben annemin sağ koluna başımı koyar uyurdum şimdi o benim sağ koluma başını koyup uyudu. hayat çok garip, vapurlar felan..

*son cümle dreamsact'ten alıntıdır.

14 Temmuz 2012 Cumartesi



Madonna, Marilyn Monroe, Charlie Chaplin, Gene Kelly & John Wayne

sırasıyla size de bir şey hatırlatıyor mu?

13 Temmuz 2012 Cuma

dün kayan şeyin yıldız olduğuna inanmak istiyorsan inan ama değildi. yıldız falan kaymadı. kabul et. bir de bazı şeylerin dünyanın sonu olmadığını kabul et. insanları kırdığın için üzül ağla zırla ama ne olur saçma sapan şeyler için hayata küsme tamam mı? bir şeylerin üstüne farklı anlamlar yükleyip kendi kendini kendi ellerinle bohem kuyusuna itme yavrucum. akıllı ol mantıklı ol saçmalama! şimdi hadi kalk git aplacığından özür dile diğer şeyleri de salla ya. su akar yolunu bulur kasma evlat! haaa ek olarak lütfen ama lütfen somurtma artık. zaten çekilmiyosun şu halinle + sıcaklarda hiç çekilmiyosun yavrum kusura bakma dost acı söyler.



smile it's sunnah (=

11 Temmuz 2012 Çarşamba

5 Haziran 2012 Salı

Mecnunum Leylamı gördüm
Bir kerece baktı geçti
Ne sordum ne de söyledi
Kaşlarını yıktı geçti

Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü yüzü
Sandım ki zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti

Ateşinden duramadım
Ben bu sırra eremedim
Seher vakti göremedim
Yıldız gibi aktı geçti

İzzeti der ne hikmet iş
Uyur iken gördüm bir düş
Zülüflerin kement etmiş
Yar boynuma taktı geçti
ince beli sarmayınca
goncagülü dermeyince
goncagülü dermeyince
ya sen ya ben ölmeyince
ne kadar cefa etsem de
gönül ayrılmıyor senden

27 Mayıs 2012 Pazar

-Lütfen bana öyle mahzun bakma! kapana kısılan bir tek sen değilsin.
benden yine çorba yapmamı istiyorlar
yani hırslı değilim. çorba yapmaya çalışmadım sadece beladan uzak kalmak istiyordum
ayrıca o baharatlarla mucize yaratan sendin. Ne koydun çorbaya öyle? kekik mi? hayır mı? ne? biberiye mi? bu da baharat değil mi yani biberiye.
yani çorbaya biberiye atmadın mı? o zaman şu yaptığın taklalar ve fırlatmalar neyin nesiydi?

-Bu işe ihtiyacım var. çok işten atıldım. yemek yapmasını hiç bilmiyorum ve burada durmuş bir fareyle konuşuyorum. sanki beni anlıyor. Aaaa başını mı salladın? sen başını mı salladın? beni anlıyor musun? demek daha delirmedim.
          bir dakika bir dakika.... yemek yapamıyorum ama sen yapabiliyorsun. diil mi?

-çorbanı beğendiler ne dersin acaba tekrar yapabilir misin? pekala şimdi seni dışarı çıkarıcam bu işte ikimiz beraberiz. çıkarıyorum. 

22 Mayıs 2012 Salı



sana hep google earthden mi bakıcam ben :''(

kaç... kaç bakalım nereye kadar kaçacaksan.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

#ales

şu entryi benim girmiş olma ihtimalim % kaç? uyurken entry mi giriyorum nedir? :)

http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=28550354

9 Mayıs 2012 Çarşamba

why always me?

yine yalnız mı kaldın ne? yelkenler bir anda fora. bi güzel haberin ardından hep kötüsü mü gelmek zorunda?

hayaller çok güzelde ah bide o kırıkları olmasa

13 Nisan 2012 Cuma

ağlayıp sızlanmak sürekli kendini suçlamak günah keçiliğini doğuştan kabullenmek lanet bir insan hakaret ederken susup ona içinden beddualar etmek sonra ben kimin bedduasını aldım diye düşünmek karşılaştığı her zorluğun her kötülüğün her güzel olmayan şeyin geçmişte yaptığı bir hatanın (farkında ya da farkında olmadan) sonucu olduğunu düşünmek...

her şeyi dramatize edip acınacak insan moduna geçmekten neden bu kadar hoşlanıyor olabilirim? ya da haklı  olduğum bir durumda hakkımı savunmak yerine susup ağlamaktan? 

susmak erdem midir? ve kötü söz sahibine mi ait? bence saçmalık kendinden eminsen neden susuyorsun? tamam sustun zaten ben kendimi biliyorum diyorsan neden üzülüyorsun neden ağlıyorsun neden bütün ne kadar boktan anın varsa hepsini bir anda diriltip var olan kötü durumu tavan yaptırıyorsun? yani bunu neden yapıyorsun? neden! 

10 Nisan 2012 Salı

o alıntı (hatırlayamadığım)

kelimeler tükendiğinde, gözyaşları tükenmediğinde, elinden gelen tek şey boyun eğmek ve bir yetişkinin çürütülemez mantığı altında ezilen bir çocuk gibi hüngür hüngür ağlamak... (Khaled Hosseini)

3 Nisan 2012 Salı

kimileri bana nankör diyor diyebilir umurumda değil kimileri tarafından kıskanılıyorum kıskanabilirler kıskansınlar işin aslını bilmiyorlar çünkü. içimdeki benlerden biri bugün çok mutluydu gayet mutlu çünkü onun duası kabul oldu istedikleri oldu çoğu şey onun planladığı gibi gitti herkesin kabul ettiği küçük acı verici detaylar vardı ama o her zamanki gibi takılmadı kabullendi çünkü o zamanı geri çeviremeyeceğini, gidenin gelmeyeceğini, ölenin asla dönmeyeceğini idrak etmiş durumda. o bugün çok mutluydu işte bende hiç karışmadım bozmak istemedim onun mutluluğunu gülümsedim herkese halimden gayet memnunmuşum gibi yaptım hatta o kadar güzel oynadım ki kendim bile inanacak seviyeye geldim ama böyle hep midemi bulandıran bir şey vardı ve gün ışığının azalmasıyla beraber şiddetinde bir artış sezdim (ters orantı) ve şu an seviye baya yükseklerde.

Ve o salak şimdi karşıma geçmiş neden böylesin diye bana hesap soruyor? asıl ben sana soruyorum sen neden böylesin tamam seni anlamaya çalışıyorum hayatı kıyısından köşesinden bi yerinden tutup yakalamaya çalışıyorsun ama bunu lütfen yapma! yapmaaaa! çünkü bu gerçek mutluluk değil. benim asıl istediğim bu değil. değil. değil arkadaş evet nankörüm ben tamam nankörüm susar mısın! sus! hala neden memnun değilsin diyor ya! sence canım? kızım sen daha olayın farkında değilsin nasıl bir işe giriştiğini bilmiyorsun. sen kalkarsın bunun da altından deme kalkamam :) kal-ka-mam. realist takılıyorum artık :) bak zafer falan bekleme avucunu yalarsın şimdi söyliym çocuk

2 Nisan 2012 Pazartesi

hey uyan Fahri uyan uyan!
Allah seninle konuşuyor, Fahri!
Allah sana kibirli olmamanı hatırlatıyor

-Allah'a karşı ne hatam oldu? Allah neden bunları bana reva gördü?

İstiğfar! Endonezyalı. İstiğfar!
Kim olduğunu yeniden düşün.
bu zaman zarfında ne yaptın? kendini beğenmedin mi Fahri? Kendinin en erdemli biri olduğunu sandın. Kendinin mübarek olduğunu sandın. Kendi hanımının önünde bile.
Hatırla... Yusuf ile Züleyha'nın hikayesini. Züleyha, Yusuf'u kendisine tecavüz etmekle suçladı. Ama gerçekte Yusuf'un çekiciliğine direnemeyen kendisiydi.
İftira! bu bir iftira, Fahri
Züleyha Yusuf'u tecavüzle suçladı; bu yüzden Yusuf hapsedilecekti. O isyan etti mi? Hayır Fahri. Yusuf, Allah'ın onunla konuştuğunu biliyordu.Yusuf'un ne söylediğini bilmek ister misin? Yusuf'un ne söylediğini bilmek ister misin? Ha?  O dedi ki: 'Allah'ım, eğer hayat burada benim için hapiste dışarıdaki dünyadan daha anlamlı olacaksa o zaman hapiste kalmayı yalanlarla birlikte yaşamaktan ziyade sana yakın olmayı seçeceğim. Allah sana sabırlı ve samimi olmanı söylüyor.

Sabır... İhlas... İslam budur, Fahri.

31 Mart 2012 Cumartesi

Güneşim denize düştü işte. Sarhoşlardan birinin suya attığı boş bir rakı şişesi gibi.

(Nizar Kabbani, ben beyrut s. 23)

28 Mart 2012 Çarşamba

az önce attığım twitleri 2. sınıfta yaptığım bir sunumdan alıntıladım. başka bir slaytta şöyle demişim.


Anılarımızın birçoğu belleğimizde durmasına karşın, yıllar boyunca onları tetikleyen uyarılar almazsak, onlar da canlanmaz. Uzun süre canlanmayan anılar da yavaş yavaş silinir, unutulur. Unutmanın bir nedeni de anı ağındaki nöronlar arası bağların bir şekilde kopmasıdır.



Bir bağ silindiğinde ya da hasar gördüğünde ağa ulaşan başka bir yol yoksa, o anı erişebilir olmaktan çıkar; unutulur. Öte yandan o bağdan başka bağlarla anı ağına ulaşılabiliyorsa, o anının unutulması zor olur.

keşke diyorum bazı bağlar bu kadar güçlü olmasaydı kaç kere uyarı gönderip sağlamlaştırmışımdır kimbilir? keşke öyle olmasaydı 

24 Mart 2012 Cumartesi

İncesaz (Cengiz Özkan)-Bir İncecik Duman Tüter Bacadan.wmv

''İlk başlarda, günün birinde evleneceğimize ilişkin hiçbir düşünce yoktu kafamda. Ama onu gözlemledim. Bu iş benim onu gözlemlememle başladı. Soğuk bir görünüşü vardı, çoğu kez bir 'günaydın' demeyi unuturdu, çevresindekilere hiç de sempatik gelmezdi. Ama ben başkalarının 'buz gibi' diye nitelendirdikleri bu kızdaki duygulu, şiirsel, olağanüstü kişiliği sezinleyebildim. Sanki babasını canlı bir kopyasıydı. Pierre Curie üzerinde çok şey okumuştum. Kızında da aynı arı kişiliği, aynı sağduyuyu, aynı alçak gönüllülüğü buldum... Birbirimizsiz olamayacağımızı anladık. Farklı, ama birbirini bütünleyen yaratılışlardaydık. Çalışmak için olsun, tüm bir yaşam için olsun en iyi birliktelik benzer kişilikte olanların değil, birbirini bütünleyen kişilikte olanların birlikteliğidir.''

(Biquard, Pierre, Frédéric Joliot-Curie, The Man and His Theories, New York, 1996.)

22 Mart 2012 Perşembe

dün gece, gecenin bi körü aylak aylak sokakta gezerken tam olarak aklıma şu geldi

Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek tek başına, özgür olmak, dünyaya kendi gözlerinle bakmak sesini çınlatmak aklına esince şapkanı yan yatırmak bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak ne evin peşinde olmak para pul düşünmek isteyince aya bile gidebilmek başarıyı alnının teriyle elde edebilmek
demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın! varsın boyun olmasın bir Söğütinki kadar.
yaprakların bulutlara erişmezse bi zararın mı var?

16 Mart 2012 Cuma

Nothing really matters to me 
Anyway the wind blows...
Ve hiçbir zaman düzen bozukluğunu mazeret göstermeyeceksin başarısızlıklarını bozuk düzenin sırtına yüklemen belki seni ferahlatır, fakat kurtarmaz.






(Bir Bilimadamının Romanı: Mustafa İnan)

13 Mart 2012 Salı

her şey gelir ve geçer blog.


küçükken kendi kendimle bir anlaşma yapmıştım neyi düşlersem olmazdı ve çok, çok üzülürdüm o küçük yüreğimde fırtınalar kopardı sonunda dedim ki 'hey sen! bundan sonra hiç düşlemeyeceksin güzel şeyler olursa zaten her halükarda mutlu olursun ama hayal kurup da gerçekleşmezse çok üzülüyorsun dostum lütfen bunu yapma tamam mı?'  sonra bi ara şey yaptığımı hatırlıyorum istediklerimin hep zıttını hayal ettiğimi kimi neyi kandırmaya çalışıyorsam çocukluk işte... sürekli telkinler sonucu bu hayal kurma olayına bi ara ara verdim fakat bu hiçbir zaman %100 olmadı. bi taraf çok küçük küçücük de olsa hep umud etti bekledi hiç vazgeçmedi yılmadı hep istedi çok istedi diğer büyük olan kısımsa hep korktu çok korktu hayal kırıklıklarından tiksindi iğrendi nefret etti

offfffff bilmiyorum blog ya yine birgünün daha içine ettim galiba

12 Mart 2012 Pazartesi

حرية

şöyle http://fizy.com/#s/1lmmmo bir şey var tıklamadan önce bi düşünün derim sarsabilir çünkü. şarkıyı katmerleyen bir alıntı yapacaktım bin muhteşem güneş'ten. Fakat ne kitabım yanımda ne de o yazacağım alıntıyı yazdığım defterim. savruldukça savrulmuşuz kitaplarım, oyuncaklarım ve en değerli kağıt parçalarım. (şu odamın duvarlarına astığım posterlerden yazılardan falan bahsediyorum ya. tamam bence de olmadı ama idare edin canım! çok zor şartlar altında yazıyorum bunları)

iğrenç ötesi 1 gündü bugün benim için. offfffffffff ayaklarım çok üşüyor :( yarının streside bastı zaten. şu pazar günü bir insan olsaydı ettiğim onca küfre ve nefret söylemine dayanamayıp haftayı terk ederdi yemin ederim. çok kötü ya iğrenç tiksinç bir gün her pazar ama istinasız. yarını düşündüm de ya da iğrenç olan benimdir. bilmiyorum.

şimdi uyusam uyuyamam uyuyamadığım için erkende kalkamıycam sabah yapmam gerekenleri şimdi yapmaya kalkıştım ve sonuç hüsran. yarın nasıl bir rota izliycem içimdeki benlikler arasında ciddi bir merak konusu oluştırmuş durumda hepsi ayrı taraftan beynimi sömürüyor

hatırladım sanırım şöyleydi

umutların tükendiği, gözyaşlarının tükenmediği bir anda bir yetişkinin çürütülemez mantığı altın elden gelen tek şey .... ı ıh yok hatırlayamıyorum ama sonu ağlamak diye bitiyordu orası net

9 Mart 2012 Cuma

Cut "Oz" Scene: Over the Rainbow (Reprise)



Someday I'll wake and rub my eyes,
and in that land beyond the skies you'll find me.
Somewhere over the rainbow, bluebirds fly,
Birds fly over the rainbow,
Why then, oh why can't I?

12 Şubat 2012 Pazar

bir lab daha güzel nasıl tarif edilebilir?

the smell of formalaldehyde

the whir of centrifuge

the distant chatter of lab animals being dispatched for dissection

31 Ocak 2012 Salı

kendime o kadar acıyorum ki bir gün bir yerde karşılaşsam kendimle kolumdan tutup
n'olur yapma böyle bu kadar sıkma canını bak ilerde başına bir şey gelecek sırf bu yüzden. üzülme, sabret hepsi geçecek biraz daha sabret bitecek hepsini unutacaksın bir daha aklına gelmeyecek hiçbiri. diycem.

kolundan tutulan (kendim) cevap veriyor:

hiçbir zaman bir insan nasıl katil olur diye düşünmedim biliyor musun? çok küçükken bile... hep mantıklı geldi. ölmek ya da öldürmek hiç abnormal değil bence. hayattan istediğim şeyler o kadar küçük ki küçücük minicik ama yok olmuyor hiçbir lüksüm yok üvey evladım galiba ben. sanki her şey herkes canlı ya da cansız hepsi benim canımı sıkmak, moralimi bozmak için birbirleriyle anlaşmış, yemin etmişler gibi. halbuki ben kimseye siz hepiniz ben tek falan diye savaş açmadım. neden öyle algılanıyorum bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum. bildiğim tek şey beklentilerimin gerçekten çok çok çok küçük olduğu. son noktaya kadar fedakarlık yapıyorum zaten. çoğu şeye çoktan alıştım artık dokunmuyor bile. Ve biliyor musun? dokunmuyor olması o kadar kötü ki... alışmak, tepkisizleşmek, unutmak. Üzülmek, ağlamak, kendine zulmetmek bir tepkidir aslında sürekli onu düşünmek, kafaya takmak da bir tepkidir. iğrenç olan her şeyin normal olduğunu düşünüp, normal davranmak.

yazmak gerçekten rahatlatıyor beni. ımmm bakalım bakalım tek değilmişim aslında beni rahatlatan bir şey varmış :)