31 Aralık 2010 Cuma

insanın kendine zulmü

Kasvet sahibi insan kendi azap kuyusunu kendi elleriyle kazmaktadır. Sahte otoritesiyle belki etrafına dehşetler salmakta görünse de aslında o kendi iç dünyasında zavallı olduğunu bilmektedir. Çevresinin kendisinden çektiği sıkıntılardan binlerce daha fazlasını kendi vicdanı çekmektedir. J. J. Rousseau’nun dediği gibi, “Kalpleri kemiren gizli azaplar yüzlerden belli olsaydı, haset uyandıran nice kimseye merhamet duyulurdu.”

Günümüz insanının en sık karşılaştığı ruhî rahatsızlıkların başında gelen depresyonun temel sebeplerinden biri, kalbin katılaşması sonucu insanın merhametsizleşmesidir. Depresyonun temelinde tatmin olmayan istek ve arzular dizisinin yattığını bilmekteyiz. İnsan hırsıyla, kıskançlığıyla, başkalarıyla sonu gelmez rekabetiyle bir türlü tatmin olamamakta ve bu tatminsizliğini kasvetiyle etrafına da bulaştırmaktadır.



Bu insan söz konusu acınası durumdan nasıl kurtulabilir? Merhametin engin okyanusunda nasıl yüzebilir? Ancak içinde bulunduğu nefs katından bir an önce yükselmesiyle kurtulabileceğini söyleyebiliriz. Yoksa nefsinin mevcut seviyesini değiştiremedikçe kişi sıkıntılı ruh labirentinin içinden bir türlü çıkamayacaktır. Farklı bir nefs mertebesine yükselebilirse, bu yeni kat, kişiye bambaşka duygular ve farklı bir bakış açısı kazandırabilir. Böylece karşılaşacağı müşahede ışığı, daha önce fark edilemeyen ayrıntılara ışık tutar ve kalp katılığı erimeye başlar.
İnsan zaman zaman kalp katılığıyla nefsine mağlup düşebilirse de mağlubiyetinin farkında olmalıdır ki mağlubiyeti onun için zaferlerin en güzeli olabilsin. Çünkü yenilginin ona getireceği acı, kalbini saran katılıkları kırabilecek ve onun içindeki sevgi dolu gönül ortaya çıkacaktır.





(alıntıdır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder